Friday, October 3, 2008

6. Gün

Son gün tatilin bitmesini istemeye istemeye diğer günlerden daha geç bir kahvaltı yaptık. Utku ile Mehmet’in uzun uzun düşüne düşüne yaptıkları iddia tartışmaları esnasında gazeteyi ellerinden çektim. Biz de kupon yapacaktık kızlar olarak. Çağla Cruzeiro – Recife maçından Cruzerio’nun galip çıkacağını söyledi. Serap Heerenveen – Setubal berabere kalır dedi, ben de Dundalk – Longford maçında Longford’un galibiyetine oynadım (bu maçın oranının 1’e 10 olduğunu söylemeden geçemeyeceğim). Baktık dört maç olması gerekiyor bir de Bellinzona-Galatasaray maçına GS’nin galibiyetine oynadık. Beylerin küçümseyen bakışları arasında Mehmet kuponumuzu yatırdı. Yarın görüşecektik onlarla....

11 gibi yola koyulduk. Nefis bir havada feribot yolculuğu, tarladan yeni koparılmış fasulye, domates ve patlıcan alışverişi ve Gelibolu’ya kadar müthiş bir manzara ile dönüş yolculuğumuza başladık.




- Suya baktıkça tatil boyunca hava daha güzel olsaydı diye hayıflanmadan edemedik...

Keşan’da şoför değiştirerek Mehmet-Utku ikilisini direksiyona aldık. Tekirdağ’a ulaştığımızda 5 gündür her öğün bol ve güzel yemek yiyen midelerimizi son bir sürpriz bekliyordu. İş Bankası şubesinin karşı sokağında Özcanlar'da memlekette yenebilecek en güzel tekirdağ köftesi ile bir o kadar nefis ayranları mideye indirdikten sonra üzerine dondurmalı peynirli helva ile cila çektik.

İstanbul’a yaklaştıkça sıklaşan trafiğe aldırmadan şiş göbeklerimizle salına salına kilometreleri geri saydık. Erol’un son dakikada vedalaşamadığımızı fark edip yaptığı kahve tekliflerine Çağla’nın “Çok istiyorsa şu Park alanında buluşup sarılalım” yorumlarını kafamızla onaylayarak evimizin yolunu tuttuk. Evimizin önüne geldiğimizde kilometre sayacı 1068’i gösteriyordu.

1068 km’lik, doğa, tarih, yemek, içmek ve dostluk gezimizi sağ salim noktalamanın verdiği huzurla kendimizi evimize attık...

No comments: